Diyarbakır’da 21 Ağustos’ta kaybolan, arama çalışmalarının 19’uncu gününde dere yatağında, çuvalda, üzeri taşlarla örtülü cansız bedeni bulunan 8 yaşındaki Narin Güran cinayetiyle ilgili ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan amcası Salim Güran, annesi Yüksel Güran ve ağabeyi Enes Güran ile cesedi taşıdığı tespit edilen komşuları Nevzat Bahtiyar dün 3’üncü kez hakim karşısına çıktı.
Karar çıkması beklenen, 1’i tutuklu 3 kişinin tanık olarak dinleneceği duruşma öncesi mahkeme salonu ve adliye çevresinde geniş güvenlik önlemi alındı. Sanıklar sabah saatlerinde adliyeye getirildi.
Narin Güran davası ertelendi Haberi Görüntüle REKLAMSANIKLAR MÜTALAAYA KARŞI SAVUNMA YAPIYOR
Narin Güran davasının ikinci duruşmasının ikinci celsesi saat 09.20’de başladı. Tutuklu sanıklar amca Salim Güran, anne Yüksel Güran, ağabey Enes Güran ve itirafçı Nevzat Bahtiyar salona geldi.
Mahkeme Başkanı dün salona alınmamasına karar verdiği Arif Güran’ın öğleden sonra salona alınacağını açıkladı.
Duruşmada Salim Güran, savcının ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına talebine karşı savunma yapıyor.
SALİM GÜRAN: BU VAHŞİDEN NEDEN ŞÜPHELENMİYORSUNUZ?
Mahkeme Başkanı’nın “Son savunmanı alalım Salim, savcının talebine ne diyeceksin?” sözleri üzerine amca Salim Güran şunları söyledi:
“Her sabah olduğu gibi tarlaya gittim. Mehmet Selim ve oğlu Ramazan ile birlikte. Ardından Bağlar tarafındaki sağlık ocağına gittim. Hükümet Konağı’nın karşısında bulunan bankadan 4 bin lira para çektim ve çocuklara verdim. Daha sonra iki oğlumla çay ocağında oturdum. Ardından aynı istikametten köye döndüm. Petrolden benzin aldım ve eve geldim. Hava sıcaktı, klimanın önünde eşim ve iki oğlumla oturdum, yemek yedik ve dinlendim.
Daha sonra yukarı tarlaya gittim, işlerime baktım. O sırada elektrikçiler geldi ve Mehmet Şerif’in arızasına bakmak için geldiklerini söylediler. Onların arabasıyla birlikte gittik. Pamukların kurtlandığını gördüm. Elektrikçiler ücret konusunu söyledi, ben de amcamın oğlu ile konuşmalarını istedim. Ramazan aradı, tarla işleriyle uğraşıyordu, yanına gittim. Orada bir süre oturduk.
Narin’in kaybolduğu saatlerde kızım beni arayıp durumu söyledi. Mehmet Selim gelmişti, onunla birlikte olay yerine gittik. Kalabalığı görünce herkesin ağladığını fark ettim. Komutanı aradım ve “Abimin kızı kayıp, ekip gönderin” dedim. Ancak komutan izinde olduğunu söyledi. Bunun üzerine Sabri’ye söyledim, “Okulun kamerasına bakalım, jandarma gelecek” dedim.
Samet Hoca duydu. Sabri anahtarı getirdi, jandarmadan bir arkadaş geldi. Kamerayı inceledik, amcamın çocuklarının Narin ile yürüdüğünü ve patikadan yukarı çıktıklarını gördük. O bölgeye gittik, koyunların olduğu yere baktık, ama bir iz bulamadık.
Gün doğmadan önce Barış kardeşimin evine gittik. Barış’ın eşi Yasemin bağırarak, “Sabahleyin bu vahşiyi gördüm!” dedi. (Nevzat Bahtiyar’ı işaret ediyor.) Bunun üzerine, “Neden bundan şüphelenmiyorsunuz?” dedim.
“HOCAYA GİTTİK”
Nevzat eve geldi, araba meselesini konuştuk. Ona, “Senin aracı aldığın kişi cezaevine girmiş,” dedim. Nevzat, “Param yok,” dedi. Daha sonra cemaat toplandı, aramızda zararı hesapladık. Nevzat’ın parası olmadığı için, “Sen bizim evin sıvasını yaparsın,” dedik. Sonrasında Nevzat bu işi üstlendi ve 200 bin liraya sıva işini para biçti. Ancak bu olaydan sonra Nevzat ile 3 ay boyunca konuşmadık. Normalde tarlada beni gördüğünde yanıma gelir, otururdu. Ama 3 ay boyunca yanıma hiç gelmedi.
Narin kaybolduktan sonra, jandarma ile konuştuk. Bana, “Dara’daki 2 kameraya bakalım,” dediler. Komutan, “Kaç tane yol var?” diye sordu. Bazı yollara beni götürdüler, bazılarına ise götürmediler. Daha sonra JASAT ekibi geldi ve, “Bütün kameraları inceleyeceğiz,” dedi. Ancak şimdi kolluk kuvvetleri aileyi suçluyor, ama kendi eksiklerinden bahsetmiyorlar. İfade almışlar ama Narin’in patikada kaybolduğu saatlerde neden kameraları incelemiyorlar? Bir şey bulamayınca aileyi suçlamaya başladılar.
Sonrasında beni merkeze götürdüler. Muhtar dedi ki, “Köyde kaç tane kuyu var?” Bana sordular, “Bilmiyorum,” dedim. Köydeki kuyulara birlikte baktık. En son, “Mehmet Kaya’nın evinin arkasında bir kuyu var,” dediler, oraya baktık.
Gelelim terlik meselesine: Komutan o sırada, “Bir şeyler var,” dedi. “Narin’in terliği bulunmuş,” dedi. Vallahi en son bilen kişi benim. Köye geldik, Melike ile Birsen okulun yanındayken, “Kamerayı açsınlar! “17.30,” diye söyledi. O sırada jandarmanın benden şüphelendiği belliydi.
Devlet geldi artık köye. Sonra baktık jandarma orada. Bir hoca, Muhammet ile konuşuyordu. Hocaya dedimki Dede, Narin’in yerini bize göster,” dedim. Ne demek istediğini anlamadı. Bende “Narin’in yerini göster,” dedim. “Dede, burayı aydınlat,” dediler. Şok oldum. “Narin makarna yiyor,” dedi. Yanında yaşlı bir dede varmış. “Ne yapıyor Narin?” diye sordum. “Telefonla internette,” dedi. Bir an umutlandım. Daha sonra Muhammet’i petrole bıraktım.
“O ARABAYI HERKES KULLANIYOR”
Sonra benim arabamda DNA bulundu denildi. Bütün deliller medyada yer aldı. Komutan, “Sen petrole gitmişsin,” dedi ve battaniyeden bahsetti. “Komutan, ne diyorsunuz?” dedim. Kalktılar, beni tuttular ve cezaevine koydular. Ömrümde cezaevi görmemişim. Cezaevinde televizyon izliyordum, “İtirafçı” diyorlar, “N.B. kod adlı.” Kimdir bu, ben tanımıyorum.
Sonra “Nevzat Bahtiyar” dedim. Narin’in cesedi bulundu. Yeğenimin mezarına gitmek istedim, ama bırakmadılar. Olayları izlediğim için Televizyonu benden aldılar. Medya, bir aileyi yok etti. Beni neden tutukladılar? Eğer beni tutuklamasalardı, Nevzat itiraf edecekti. Nevzat yakalanınca, “Salim Güran,” dedi. Medyadan kan, DNA, her şeyi öğrenmişti.
Kalktılar, beni tekrar adliyeye götürdüler. Nevzat sürekli ifadesinde “araba” diyor, çünkü arabada DNA olduğunu biliyor. “Araba ile gelmişim,” diyor. “Camdan verdi,” diyor ama cam bozuk. “Battaniye” diyor, medyadan duyduğu battaniyeyi söylüyor. Arabayı iki kez incelemeye götürdüler, bu kez saç bulundu. Yeğenim o arabaya binmiştir, zaten o araba benim değil. Herkes o arabayı kullanıyor.
“BERAATİMİ TALEP EDİYORUM”
O DNA’nın iki ay öncesine mi ait olduğu belli değil. Ama ben o DNA yüzünden cezaevindeyim. Şimdi baz kaydı çıktı. Ben iki yerde birden olabilir miyim? Bu mümkün değil. Ben köydeyim, ama baz kaydı beni dere kenarında gösteriyor. Gitmediğim bir yerde nasıl baz kaydı çıkar?
Ortada bir ölüm var, bu kadar kötü niyet neden? Ben o bölgeye gitmedim. Şimdi bütün aile nerede? Cezaevinde. Biz, Narin’i bulmak için çabalarken şimdi tüm ailemiz cezaevinde. Baba, oğul cezaevinde. Ama Nevzat Bahtiyar ve onun aile bireyleri nerede? Dışarıda. Hem kızımızı, hem de ailemizi yok etti.
Buradan hakime ve devlet yetkililerine sesleniyorum: Lütfen bu kolluk kuvvetlerine geniş çaplı bir soruşturma başlatılsın. Biz vatan haini değiliz. Biz, bir dönem DEM’in yemek aracını köyden kovduk. Açlıktan ölsem bile o yemeği yemem; onlar şov peşinde.
Narin’den küçük bir kızım daha var. Vallahi benim yengem çocukları için ölüyor. Kızımızı öldürdünüz, namusumuza laf atıyorsunuz, ailemizi yok etmeye çalışıyorsunuz. Bu haksızlık.
Nevzat’ın avukatı, eşiyle fotoğraf çektirmiş. Allah’tan kork! Kardeşimi görünce içim parçalanıyor. Namusumuzla oynamayın.
Suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatimi talep ediyorum.”
AVUKAT AKDAĞ: NEVZAT’IN YALANLARINDAN BIKTIK
Amca Salim Güran’ın savunmasının ardından kürsüye avukatı Onur Akdağ çıktı. Akdağ, itirafçı Nevzat Bahtiyar’a yönelik, “Biri çıkıp şu adama, ‘Yeter artık, sus! Yalanlarından bıktık!’ demeyecek mi?” dedi.
Salim Güran’ın savunmasından sonra kürsüye sanığın avukatı Onur Akdağ geldi. Akdağ şunları söyledi:
“Avukat Onur Akdağ: Odun gibi duran Nevzat dün tepki verdi. Bir yalan ortaya çıkaran kişinin diğer söylediklerine de itibar edilmez. Nevzat bambaşka biri. Altı yalan beyanı nasıl akla, mantığa, hukuka ve vicdana sığdırabilir? Her gelişmede ve her ortaya çıkan delil durumunda Nevzat ifadesini değiştiriyor. Biz de maalesef buna seyirci kalıyoruz.
Nevzat’ın artık bu hızlı ifade değiştirme huyuna bir son verilmesini istiyoruz. Biri çıkıp şu adama, “Yeter artık, sus! Yalanlarından bıktık!” demeyecek mi?
Sayın Başkan, bir kişi nerede kayboluyorsa aramalara o noktaya en yakın yerden başlamak gerekir. Olağan şüphelinin kim olduğunu hepimiz görüyoruz.
Sayın Başkan, gözaltına alındığında Nevzat iki farklı hikaye anlattı. Daha sonra bu hikayeler giderek çeşitlendi ve çoğaldı. Nevzat bir keresinde, “Arka koltukta değil, bagajda değil, herkesin görebileceği şekilde ön koltuktaydı,” dedi. Bunu neden böyle vurguluyorum? Çünkü soruşturma makamlarının karar verdiği dosyalar, alenen medyaya servis edildi. DNA raporları dahil olmak üzere tüm belgeler çarşaf çarşaf yayımlandı.
Bu cinayetin ne zaman işlendiğine dair yaklaşık bir zaman çizelgesi vardır. Narin, saat 15.15’te okul kamerasında son kez görüldü. O yol üzerinde öldürüldüğü belirtiliyor. İçinde ölü olarak taşındığı iddia edilen araç ise saat 15.40’ta bir noktada tespit ediliyor. Yani arada sadece 29 dakikalık bir zaman dilimi var.
Narin’in ölüm anını size söyleyeyim mi? Ölüm anı, saat 15.19 civarında Nevzat’ın evinin bulunduğu cadde üzerinde gerçekleşmiş olmalı. 27 dakikalık bir zaman dilimi söz konusu. Bu süre içinde, eğer çocuğun patikaya çıktığı düşünülüyorsa, bu süre en fazla 19 dakika olarak kalır. Şimdi soruyorum, bu 19 dakika içinde, karmaşık bir olay örgüsüyle bu cinayetin işlendiğini kim mantık ve akılla izah edebilir?
Dolayısıyla kanıtların, olay örgüsünün mümkün olduğunca basit ve mantıklı olması gerekir. Karmaşık ve akıl dışı senaryolar üzerine inşa edilen bir iddianameyle adalet sağlanamaz.
“NEVZAT’TIN KARISI NEDEN GÖZALTINDA DEĞİL”
Sayın Başkan, jandarma neden Nevzat’ın evinde bir arama yapmadı? Ya da Narin’in bütün arkadaşları gözaltına alırken, mesela Nevzat’ın karısını da gözaltına almayı düşünmediniz? Bu durumda sorduğunuz sorular çok daha farklı olurdu.
Yahu, bu adam diyor ki, “Ben cesedi eve götürdüm.” Peki, o sırada evde Nevzat’tan başka kimse var mıydı, yok muydu? Bu soru bile sorulmadı. Neden? Çünkü hikaye işinize geldi. En azından, “Evde Nevzat’ın karısı yok muydu?” diye sormanız gerekmez miydi? Neden karısını gözaltına almadınız? O kadar yalan beyan varken bu gözardı edilebilir mi?
Kaldı ki, Gazal’ın ifadesi size garip gelmiyor mu? Ya Muhammed, bir terlik bulduğu için üç aydır tek kişilik hücrede yatmıyor mu? Gazal potansiyel olarak cesedi gören kişilerden biri olabilir. En azından diyorum, en az. Cinayeti işleyenlerden biri ya da bu cinayeti örtbas etmeye çalışanlardan biri olabilir. Bu konuda çok ciddi şüphelerimiz var, Sayın Başkan. Siz hiç Gazal’dan şüphelenmediniz mi?
Adam diyor ki, “Cesedi eve götürdüm,” ama evde bir arama yapılmadı. Dahası, adamın karısı evden eşya taşırken jandarma eşlik etti. Yahu, cesedin taşınmış olma ihtimalinin olduğu bir evde eşya taşınmasına nasıl izin verilir? Bu nasıl bir mantık? O ev artık bir suç mahallidir. Bu temel bir prosedürdür, ancak burada tamamen göz ardı edilmiştir.
“YEMEĞİ YEDİ, İÇTİ CİNAYETİ AİLEYE KİTLEDİ”
Sayın Başkan, “Nevzat, Yedim, içtim, hesabı size kitledim” diyerek cinayeti ailenin üstüne yükledi. Nevzat, tüm Türkiye’yi parmağında oynattı ve maalesef bunu yapmaya devam ediyor. Şimdi, Nevzat ile Salim arasındaki iletişim kayıtlarından biraz bahsetmek istiyoruz.
Nevzat’ın ve Salim’in iletişim tespit bilgilerine göre, Salim, Nevzat’ı en son 21 Mayıs 2024 tarihinde arıyor. O tarihten sonra Salim bir daha Nevzat’ı aramıyor. Arada sırada Nevzat kendisi arıyor. Toplamda aralarında 47 telefon görüşmesi mevcut. Daha önce bir düşmanlık olduğu gibi, Salim ile Nevzat arasındaki arazi meselesinden sonra Salim, Nevzat ile hiçbir ilişki kurmuyor, onunla görüşmüyor ve kendisine selam bile vermiyor.
Olay tarihinden geriye doğru baktığımızda, tam 3 ay boyunca Salim, Nevzat’ı aramıyor. Aramamış. 3 ay boyunca Nevzat ile konuşmayacağım, ona selam bile vermeyeceğim ama sonra bir çocuğu öldürüp, suçumu ve günahımı ona ortak edeceğim, öyle mi? Bu mantık dışı bir iddia.
Şimdi deniyor ki, “Madem Nevzat yaptı, neden ilk başta Nevzat suçlanmadı?” Çünkü Nevzat, çocuk kaybolduktan sonra adeta bir rol yapıyor. Arif’in gözüne baka baka, “Allah büyüktür, üzülme, bulunur,” diyerek onu teselli ediyor. Sigara ikram ediyor, birlikte namaz kılıyorlar. Ailenin yüzüne baka baka anlatıyor.
Nevzat resmen tüm aileyi hipnotize ediyor. Doğal olarak kimse kendisinden şüphelenmiyor. Ancak tüm bu davranışları ve olayların akışı, Nevzat’ın gerçek yüzünü bugün gözler önüne seriyor.
“ARABADAKİ DNA ÖRNEKLERİ DETAYLI ŞEKİLDE İNCELENSİN”
Sayın Başkan, Nevzat sürekli hikaye değiştiriyor. Bu durumu değerlendirirken olayda bir ihtimalden bahsetmek istiyoruz. Bakın, yalnızca bir ihtimal diyoruz. Adli tıp raporunda, bir cinsel saldırı olduğuna dair net bir bulgu olmadığı ifade ediliyor. Ancak bu, cinsel bir motivasyonun tamamen yok olduğu anlamına gelmez. Nevzat’ın karanlık zihniyetini kimse tam olarak anlayamaz. Hem intikam almak hem de dürtülerini tatmin etmek için bu cinayeti işlemiş olabileceğini düşünüyoruz. Sonraki davranışları da ne yazık ki bu ihtimali destekliyor.
Adli tıp raporunda, Narin’in vücudunda cinsel bir saldırıya ilişkin doğrudan bir bulguya rastlanmadığı belirtiliyor. Ancak pedofili eğilimlerini anlamak için yapılan çalışmalardan da faydalanmak gerekir. Bu bağlamda, yabancı bir makaleden alınan bir bölümü mahkemenin dikkatine sunmak istiyoruz. Bu makalede, pedofilinin genellikle prepubertal çocuklara (13 yaş altı) yönelik cinsel fanteziler ve dürtüler geliştirdiği belirtiliyor. Pedofiller, bu dürtüler nedeniyle ciddi içsel çatışmalar yaşar ve genellikle toplumda izolasyon, yalnızlık, düşük özgüven ve duygusal olgunlaşmamışlık gibi sorunlarla karşı karşıya kalır.
Bu bilgiler, Nevzat’ın zihniyetini ve davranışlarını anlamamıza ışık tutabilir. Ayrıca, Narin’e ait siyah renkli bir tişörtten ve araçtan alınan DNA örneklerinin karşılaştırılmasıyla ilgili raporlarda bazı eksiklikler bulunmaktadır. Van Kriminal Laboratuvarı tarafından yapılan analizlere göre, 47 KM 388 plakalı aracın sol ön koltuğundan alınan sürüntü örneklerinde Narin’e ait DNA bulgularına rastlandığı belirtiliyor. Ancak, bu DNA örneğinin niteliği konusunda net bir açıklama yapılmamıştır.
Bu örneklerin ter, idrar, kan, tükürük veya ölüme bağlı sıvılar olup olmadığı açıkça belirtilmelidir. Bu nedenle, mevcut bulguların daha detaylı bir şekilde incelenmesi ve ek bir rapor hazırlanması için talepte bulunuyoruz. Mahkemeden, bu cinayetin aydınlatılmasına yardımcı olacak tüm eksik noktaların tamamlanmasını talep ediyoruz.
“SAHTE PAYLAŞIM, NEVZAT YA DA AİLESİ TARAFINDAN YAPILMIŞTIR”
12 Eylül tarihli Van Kriminal raporunda, sağ arka kapının iç kısmındaki kıl örneklerinin, daha önce Narin’in elbisesi ve battaniyelerinden alınan leke örneklerinden elde edilen DNA profilleriyle uyumlu olduğu tespit edilmiştir. Birden fazla DNA’nın farklı yerlerde bulunması ne anlama gelir, biliyor musunuz? Bu, Narin’in canlıyken araç içinde gezdirilmiş olabileceği, farklı zamanlarda araca farklı yerlerden bindiği ya da Narin’e temas eden yakınlarının o araca binmiş olabileceği anlamına gelir. Yani, Narin’in canlıyken araç içinde bulunduğu oldukça net ve açık bir olgudur.
Bunun yanında, sürüntü DNA’sı yıllar sonra dahi tespit edilebilmektedir. Peki, bu DNA o araca ne zaman bulaştı? Olay günü mü, on gün önce mi, yoksa beş yıl önce mi? Her ihtimal mümkündür. Ayrıca, Salim’in aracını o gün ve sonrasında hiç yıkamadığı, tozuyla ve toprağıyla bıraktığı da raporlarla sabittir.
Bir diğer önemli husus ise Nevzat’ın ilk ifadesidir. Nevzat, ilk ifadesinde Narin’in cansız bedenini Salim’in alt yola getirdiğini iddia ederken, 21 Eylül tarihli ifadesinde cesedi kendisinin battaniyeye sardığını, ancak daha sonra battaniyeye almak için Salim’in aracıyla alt yola geldiğini söylemiştir. Ancak bu iddia, mevcut baz raporlarıyla tamamen çürütülmektedir. Baz raporlarına göre, Salim ve Nevzat’ın baz sinyalleri alt yolda kesişmemektedir. Bu da Nevzat’ın ifadelerini geçersiz kılmaktadır.
Nevzat’ın ifadelerinin aksine, Salim’in Narin’in cansız bedenini araca koymadığı baz raporları ve kamera kayıtlarıyla açıkça ortaya konmuştur. Bu arada, battaniye konusu ilk kez sosyal medya üzerinden paylaşılmıştır. Örneğin, Murat Çınar Çatalcı’ya ait bir hesap tarafından Salim Güran hakkında asılsız iddialar ortaya atılmıştır. Hem de arabalarla ilgili kayıtlar bulunmaktadır, deniliyor.
Bir diğer dikkat çekici detay ise muhtarın, Narin’in erkek kardeşi Enes ile görüşmesi ve olayın hemen ardından Narin’in boğulma iddiasını gündeme getirmesidir. Telefon kayıtlarına ve kamera görüntülerine göre, Narin ya baygın ya da boğulmuş bir şekilde ön koltukta koyu kahverengi bir battaniyeye sarılı olarak yatmaktadır.
Bu noktada çok ilginç bir durum söz konusudur. Daha ortada hiçbir şey yokken, Enes, Salim, Yüksel ve battaniyeden bahsedilmektedir. Bu iddiaların tam da Salim’in tutuklandığı güne denk getirilmesi oldukça düşündürücüdür. Bu sosyal medya mesajlarını kim atıyor? Nevzat ya da ailesi değil mi? Bütün bu çelişkiler, dava sürecinin ne kadar şaibeli bir şekilde yürütüldüğünü göstermektedir.
“OLAY ANINDA SALİM FATURA ÖDÜYOR”
Sayın Başkan, Sizce, bir baba kendi kızına zarar verecek ve bunu gizleyecek, ardından kimseye haber vermeyecek mi? dönüp demez mi: “Ulan, bari kızımı bir mezara atsaydın! Kızım hayvan mıydı, bu devlet bana gözünden mi bakıyor?”
Bu kadar tutuklu kadın, erkek, çoluk çocuk sırf Enes için mi kendini feda etti? İşkenceye rağmen itiraf etmiyorlar. Ne için? Enes için mi, Salim için mi?
Eğer Nevzat oğlunun aracını o gün kullanmak için almışsa, Salim bunu nereden bilebilir? Bu soru da oldukça ilginç. Kendisine sorduk. Şimdi aranızda, Allah aşkına, bu senaryoların mantıklı olup olmadığını sorgulayacak bir akıl yok mu? Bu senaryoları ben uydurmuyorum, yanlış anlamayın. Bunlar, bazı aklı evvel, ilkesiz, şuursuzların 7/24 topluma empoze ettiği şeyler.
Kimse şunu sormuyor: “Manevraları sürdüren Salim, neden tam da o gün fatura ödemesi yaptı?” Demez mi? Salim kardeşim, “Ne yapalım, ne edelim, böyle bir olay olmuş,” demez mi?
Şimdi her iki senaryomuzun da ortak noktasına, yani en komik kısmına gelelim. Salim, bu kadar olay başına gelmişken, mobil bankacılık üzerinden iki tane fatura ödüyor: biri saat 15:19’da, diğeri 15:28’de. 11 Eylül tarihli ön raporda bu bilginin dosyada yer almasına rağmen, biz yine de 15 Aralık’ta bu bilgiyi mahkemeye sunuyoruz.
Biz, Diyarbakır Barosu’nun bir üyesi olmaktan onur ve şeref duyuyoruz. Bunun altını çizerek belirtmek isterim. Saygıdeğer eski Baro Başkanı Naif Eren’in savunmalarında bizden sık sık bahsetmesi hem gururlandırdı hem de düşündürdü. Ancak Nait Eren, sosyal medyada şahsımı delilleri tartışmakla suçladı. Madem sen delilleri tartışıyorsun, ben de tüm savunmalarımı senin üzerinden kurgularım düşüncesine girdim.
Bu dava tamamen sosyal medya ve korkunç bir halk algısı üzerinden alevlendirdiğini görüyoruz. Bu soruşturmadaki birçok soru, sosyal medyada yayılan iddialara dayanıyor. Örneğin benzinlikçi, örneğin direksiyonda kusmuk var gibi yalan beyanlar…”
“SALİM’İ DOSYADAN ÇIKARTIRSAK DAVA ÇÖZÜLÜR”
Sayın Başkan, adımsayara gelelim. Salim’in 15:20 ile 15:22 arasında bir hareketlilik başlıyor. Minimum giriş-çıkış mesafesi 120 adım. 15:22’de eve giriş yapıyor. 15:22 ile 15:32 arasında ise Arif’in evinin içinde ve diğer odalarda hareket etmeye devam ediyor. Senaryoya göre, evde 50 adım daha atıyor mu? Hayır, sadece 50 adım değil.
Salim, 15:36 sıralarında tekrar ahırın arka kapısına geçiyor. Evden çıkışı ile ahırın arkasına girişi arasında 70 adım mesafe var. Gidiş-dönüş toplamda 140 adım oluyor. Çünkü aynı zaman diliminde Salim’in tekrar Arif’in evinde olduğu görülüyor. 15:41’de evden çıkarak ahırın arka kısmına geçiyor ve 60 adım daha atıyor. 15:42’de ise Arif’in evi ile kendi evi arasındaki yolda olduğu iddia ediliyor. Burada 80 adım daha kaydediliyor. 15:43’te yine Arif’in evinin önünde görülüyor ve minimum 20 adım daha atmış oluyor.
Baz raporuna göre, Salim’in 15:22’de tekrar Arif’in evinin içinde olduğu tespit edilmiş. Burada 10 adım daha ekleniyor.
Sayın Başkan, burada çok büyük bir çelişki var. Adım sayar meselesi konuşulmaya başlandığında herkes, “Zaten kimse Salim’i suçlamıyor ki,” demeye başlıyor. Ama mesele şu: Salim olaydan nasıl haberdar olmuş?
Ben Enes’in avukatı değilim, ancak şunu biliyorum: Salim, eğer olayın organizatörü değilse ve cinayetle ilgisi yoksa, bu dosyada tüm suç Nevzat’ın üzerine yıkılacaktır. Şimdi şu soruları sormak gerekiyor:
1.Narin’i kim öldürdü?
2.Nevzat’ı kim çağırdı?
3.Nevzat’ı kim tehdit etti veya ikna etti?
Bazı kişiler, “Adım sayar uygulaması verileri saat saat silinebiliyor,” diyor. Ancak bilimsel araştırmalarımız gösteriyor ki, adım sayar uygulamalarında saatlik veri silmek mümkün değildir. Salim’in kullandığı telefondaki uygulama yabancı bir uygulamadır. Bu uygulamada yalnızca belirli bir tarihe ait veriler silinebiliyor, ancak saatlik verileri silmek mümkün değil.
Bu nedenle, adım sayar uygulamasının bir hata içerip içermediği veya verilerin manipüle edilip edilmediği detaylı olarak incelenmelidir. Ancak şu anki bulgularımıza göre, bu verilerde bir hata veya manipülasyon yapılması imkânsız görünmektedir.
Bu durumda, Salim’in adım sayar verileriyle ilgili çelişkiler üzerine daha detaylı bir inceleme yapılması gerektiğini savunuyoruz.
“NEVZAT’IN İNTERNETİ UÇAK HIZINDA”
Sayın Başkan, cinayetten sonra ilerleyen saatlerde Nevzat’ın internet kullanımı rekor seviyelere ulaşıyor. Dün ise Salim’in 15:00 ile 15:40 arasındaki internet kullanımı, diğer saatlere göre çok az olduğu iddia edilerek eleştirildi. Ancak gerçek bambaşka. Biz burada yalnızca Salim’in internet geçmişinden değil, Salim ve Nevzat’ın internet kullanımının karşılaştırılmasından da bahsediyoruz.
Dün yalnızca Salim’in internet kullanımına odaklanılarak bir resim çizilmeye çalışıldı. Şimdi verileri birlikte inceleyelim:
Salim’in internet kullanımı:
•15:14’ten 15:45’e kadar yoğun bir internet kullanımı görülüyor.
•15:25:08’de Salim’in rekor düzeyde bir internet kullanımı kaydediliyor.
•15:26’da yine ciddi bir internet kullanımı var.
•15:27:43’te aşırı yoğun bir kullanım tespit ediliyor.
•15:28:54’ten 15:33:43’e kadar tekrar yoğun bir internet kullanımı mevcut.
•15:33:43’te veri akışı devam ediyor.
•15:36 ve 15:41 arasında da Salim’in interneti yoğun bir şekilde kullandığı kaydediliyor.
Nevzat’ın internet kullanımı:
•15:10:24’te internet kullanımı başlıyor. Ancak bu noktadan itibaren 15:15:30’a kadar internet kullanımı neredeyse yok. Arka plandaki uygulamalar bile kapanmış görünüyor. Çünkü cinayeti işliyor.
•15:15 ile 15:20 arasında az da olsa veri akışı mevcut, ancak kayda değer bir kullanım değil.
•15:26:09’da internet kullanımı neredeyse tamamen duruyor ve 16:01’e kadar herhangi bir yoğun veri akışı gözlemlenmiyor. Çünkü Narin’i dereye koyuyor.
•16:01’de kısa süreli bir yoğunluk yaşanıyor, ardından internet kullanımı tekrar kesiliyor.
•Nevzat, 17:06 ile 17:49 arasında ise rekor düzeyde, adeta uçak hızında bir internet kullanımı sergiliyor.
Şimdi, Nevzat’ın 17:06 ile 17:49 arasındaki yoğun internet kullanımı, olayın ardından gerçekleşen bazı kritik adımları saklamak ya da bilgi edinmek amacıyla yapılmış olabilir mi?
Sonuç olarak, Salim ve Nevzat’ın internet kullanımları arasında ciddi farklar bulunuyor. Bu veriler, olayın aydınlatılması açısından büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla, yalnızca Salim’in internet verileri üzerinden bir değerlendirme yapmak, gerçeği yansıtmayan bir yaklaşımdır.
“SALİM O GECE KÖY ÇEVRESİNDE”
Sayın Başkan, Salim’in cesedi kontrol amacıyla o gece kendi aracıyla Eğertutmaz Deresi’ne gittiği yönündeki iddialar, mütalaada yer bulmamıştır. Aracın markası, rengi ve modeli kamerada net bir şekilde tespit edilememiştir. Ayrıca, daraltılmış baz kaydı ile Salim’in kesin olarak orada olduğu da ispatlanmamıştır.
Çiftlik kameralarındaki görüntüler, hepimizin dikkatine sunulmuştur. Salim’in içinde olduğu iddia edilen araç, ilk kez saat 22:33’te kamerada görülüyor. Araç, 22:48 ile 22:55 arasında kontağı kapatmadan bekliyor ve saat 22:56’da geldiği istikamette görüntüden kayboluyor.
Çok şükür ki Salim’in telefonunda ses kaydedicisi mevcut. O gece saat 22:41’de 23 saniyelik bir telefon görüşmesi kaydedilmiş. Çiftlik kamerasında gördüğümüz araç o esnada ağacın arkasında anlamsız manevralar yapıyor. Araç durmuyor, kimse de içine binmiyor. Ancak ses kaydını dinlediğimizde Salim’in yürüdüğünü ve yanında insanların olduğunu duyuyoruz.
Salim, Kürtçe konuşarak, 300 kişiyle arama yaptıklarını ve çocukları bulamadıklarını anlatıyor. Bu konuşma, olay yerindeki durumu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Ayrıca, saat 22:32’de Kurtuluş Güran ile ve saat 23:01’de Arif Güran ile yaptığı telefon görüşmeleri de kayıt altına alınmıştır. Bu kayıtlar, Salim’in köy çevresinde olduğunu çok açık bir şekilde göstermektedir.
“TÜRKİYE’NİN EN GENİŞ KAPSAMA ALANI TAVŞANTEPE”
Sayın Başkan, büyük bir çelişkiyle karşı karşıyayız. Baz raporlarına dayanarak yapılan değerlendirmelerde ciddi hatalar var. Özellikle Tavşan Tepe bölgesinde baz istasyonlarından sinyal alınmasıyla ilgili iddialar tamamen yanlış yönlendirmelere dayanmaktadır.
Tavşan Tepesi’nden en az 22 farklı sinyal alındığı belirtiliyor. Ancak elimizdeki haritalara bakıldığında, Tavşan Tepe çevresindeki baz istasyonlarının dağılımını açıkça görebiliyoruz. Bu haritalar Tavşan Tepesi’nin yakınında bulunan tüm baz istasyonlarını göstermektedir. En yakın baz istasyonu, 3.7 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Bu durum, iddia edilen sinyal tespitlerinin doğruluğunu ciddi şekilde sorgulatıyor.
Söz konusu raporun, bu alanda uzman olmayan kişiler tarafından hazırlandığını düşünüyoruz. Rapor, dosyadaki bilgi ve belgeleri incelemeden hazırlanmış gibi görünüyor. Ayrıca, Nevzat’ın ifadelerine dayalı olarak oluşturulan baz raporunun yalnızca bir senaryo hazırlığı olduğunu savunuyoruz. Teknik bir takip yapılmadan baz çalışmasının sağlıklı bir sonuç vermesi mümkün değildir.
Baz üçgenleme yöntemi olarak bilinen metot, yalnızca anlık teknik takip durumlarında daraltılmış sonuçlar verebilir. Ancak bu dosyada böyle bir teknik takip yapılmamıştır. Raporu hazırlayan kişilerin uzmanlık alanları, kalifikasyonları ve hangi yeterliliklere sahip oldukları belirsizdir. Biz, bu bilgilerin hiçbirini bilmiyoruz.
İlk duruşmada da benzer çelişkiler ortaya çıkmıştır. Raporda, Salim’in 18:08 ile 18:56 arasında ikameti civarında bulunduğu, 18:57’de hareket ederek Uzunbahçe tarafındaki Mısır Tarlası’nda olduğu belirtiliyor. Ancak aynı raporda, Salim’in 18:57’de okul kamerasının önünden geçtiği iddia ediliyor. Bu tamamen çelişkili bir durumdur.
Rapor öyle bir tablo çiziyor ki, neredeyse Türkiye’nin en geniş kapsama alanı Tavşan Tepesi olarak gösteriliyor. Bu da, teknik verilerin nasıl çarpıtıldığını ortaya koyuyor.
Mahkemeden ısrarla talebimiz, bu baz çalışmalarıyla ilgili bir keşif yapılması ve bağımsız uzmanlarca hazırlanan bir raporun dosyaya eklenmesidir. Bu bölgede yaşayan köylüler, bırakın interneti, telefonun bile birçok noktada çekmediğini ifade etmektedir. Konum paylaşımı bile en az 200-300 metre şaşma payı olduğunu göz önünde bulundurmalıyız. Bu nedenle, mevcut raporların doğruluğu kesinlikle sorgulanmalıdır.
“SALİM GÜRAN’IN TAHLİYESİNİ TALEP EDİYORUZ”
Avukat Onur Akdağ, şöyle devam etti: “Sayın Başkan, daraltılmış baz verileri ve Ulusal Kriminal Raporu bize ne söylüyor? Artık herkes katilin kim olduğunu açıklasın. Kör dövüşü yapmayalım. Katil Salim mi? Yoksa Enes mi? Biz ise ‘katil Nevzat’ derken bunu boş yere söylemiyoruz. Birçok delil ortaya koyduk ve sunduk. Ancak bize ne deniyor? ‘Herkes katil olabilir.’
Mütalaada bile katilin kim olduğu ve çocuğun nereye götürüldüğü net bir şekilde belirtilmiyor. Salim’e atılan ‘elbiseli yasak aşk’ iftirası, okları Salim’e çekiyor. Sonra da ‘prenses köpek’ ya da ‘ensest ilişki’ diyerek bu kez şüpheleri Enes’e yöneltiyorlar. Peki, baz raporu ne söylüyor? Baz raporu açıkça Salim’in saat 15.22’de Arif’in evinde olduğunu belirtiyor. Bu ne anlama geliyor?
Birincisi, Nevzat’ın su meselesi yüzünden Salim’i aradığı sırada, Salim evde değil. Çünkü 15.10’da, Arif’in evi ile Salim’in evi farklı yerlerde bulunuyor. Yani Salim, kendisini olay yerine götüren patikadan teslim edilmek üzere yönlendiriliyor. Nevzat, ilahi bir işaretle patikaya çıkıyor ve o sırada çocuk hala patikaya yönelmiş durumda. İkincisi, Salim, çocuk eve geldikten sonra eve geliyor. Salim’in eve girişi 15.22’de gerçekleşiyor. Bu da şunu gösteriyor: Rapor, Salim ile ilgili atılan iftiraların çürütülmesini sağlıyor.
Raporun bir diğer noktası da Arif’in evinin çıkış kapısıdır. Arif’in evinin iki çıkış noktası bulunuyor. Dış kapı, beyaz demir telden yapılmış ve dışarıdan zor açılıyor. O gün kapıyı tehlike algılandığında Arif kendisi açıyor. Ayrıca, evde bir de iç kapı var. Şimdi Enes’in itirazlarına gelelim. Enes, ‘Amcan annenle bunları yaptı, kız kardeşinle vakit kaybettik’ denildiğinde nasıl bir tepki verir? Bana bu sözleri söylediğini herkes duydu. Eğer bu tür iftiralara inanılırsa, Enes’in en azından mutfaktan bir bıçak alıp tepki göstermesi gerekmez mi? Ama böyle bir durum olmadı.
Şimdi senaryoyu kısaca özetleyelim: Salim, saat 14.52’de kendi evinden çıkıyor. 15.18’de Arif’in evinin çıkış noktasında olduğu görülüyor. Senaryoya göre, çocuk 15.14’te patikaya çıkıyor ve dört dakika sonra Salim, 15.22’de eve ulaşıyor. Salim, 15.22 ile 15.26 arasında mutfağın karşısındaki boş odada bulunuyor. Diğer bir durum ise Nevzat’ın davranışlarıdır. Nevzat, saat 15.40’ta çocuğu nereye götürdüğüne dair bir görüntüde yer almıyor. Ancak bazı raporlar, Narin Güran’ın cesedinin 16.00’da bulunduğu yeri işaret ediyor. Bu raporların ışığında, Salim’in olayla ilgisi olmadığı çok net bir şekilde görülmektedir. Ancak gerçek suçlunun kim olduğunun ortaya çıkması için delillerin dikkatlice incelenmesi gerekmektedir. Bu deliller ışığında Salim Güran’ın beraatini beraati mümkün değilse ev hapsi ile tahliyesini talep ediyoruz.”
NEVZAT BAHTİYAR: BEN SADECE CESEDİ TAŞIDIM, BU SUÇU İŞLEDİM
Duruşmaya saat 14:00’e kadar verilen aranın ardından itirafçı Nevzat Bahtiyar son savunmasını yaptı. İtirafçı Nevzat Bahtiyar son savunmasında şunları söyledi:
“Ben sadece cesedi taşıdım, sadece bu suçu işledim. Başka da bir şey yapmadım. Salim, tüm suçu benim üzerime yıkmaya çalışıyor. Salim’in avukatı bana “vahşi papağan” dedi. Ben o kelimeyi kullanmak istememiştim. Ben papağan değilim. Eğer öyle olsaydım, ormanda yaşardım.
Ben ahırın içinde cesedi vahşice atmışım, öyle mi? Peki, neden öyle yapayım? Arka tarafta bir yer var, biri beni görebilirdi. Ailem güvende olmadığı için yalan söyledim, korktum. Ailem cezaevine gelince rahatladım. Güvence altına alındığımda, “Her şeyi söylemeye hazırım,” dedim. Ben papağan değilim.
Ailem yanıma gelene kadar saçımı bile kestirmedim. Cezaevinde ne televizyon var, ne de radyo. Ben bu bilgileri nereden bilebilirim? “Patlıcan” dedim, herkes güldü. Ben bunu espri olsun diye söyledim.
Ailemin güvenliği sağlanana kadar sustum. Salim, araba konusunda yalan söylüyor. Adam arabayı satamadı. Ben de Salim’e, “Paran varsa kendine al,” dedim. O da gidip anlaşarak arabayı aldı. Kardeşi bilmesin diye arabayı benim üstüme yazdırdı.
Sonra ev meselesi çıktı. Bana, “Kaça yapacaksın?” diye sordu. Akşam arayıp, “270 bin lira olur ama senin için 150 bin lira olur,” dedim. O da, “Biri 140 bin lira, biri de başka bir fiyat verdi,” dedi. “İşçilik, içme suyu gibi masraflar da onlara ait olacak,” dedi. Şimdi kalkmış, “200 bin lira fiyat verdi,” diyerek yalan söylüyor. Ben sana ne söylediysem onu anlat.
Sen beni çağırdın, Narin’i teslim ettim. Ben bunu inkar etmiyorum. Ben sadece taşıdım, suçumu kabul ediyorum. Ama onların da suçlarını kabul etmesi lazım. Ancak etmiyorlar, her şeyi benim üzerime atıyorlar. Benim tüm suçu üstlenmemi istiyorlar, ama bunu kabul edemem.
Benim söyleyecek başka bir şeyim olmayabilir. Onlara bir şey söyleyecek ya da iftira atacak durumda değilim. Hakikat neyse o ortaya çıksın.”
NEVZAT BAHTİYAR’IN AVUKATI: KABAHATLARINI ÖRTMEK İÇİN BAŞKALARINI SUÇLUYORLAR
İtirafçı Nevzat Bahtiyar’ın Avukatı Ali Eryılmaz da şunları söyledi:
“Sayın Başkan, müvekkilimize yönelik “katil” değil, “sanık” olarak yaklaşılması gerekmektedir. Lütfen diğer sanık avukatları buna saygı göstersin.
Toplum, gazeteciler ve mahkeme heyeti Narin için adalet mücadelesi veriyor. Ancak bazıları, kendi kabahatlerini örtmek için başkalarını suçluyor.
Evet, toplumun ve gazetecilerin susmalarını istiyorlarsa, çıkıp o çocuğun katilini açıklayacaklar. Bunlardan biri çıkıp, erkekse erkek gibi çıkacak ve itiraf edecek.
Jandarma tarafından tutulan bir tutanakta Yüksel Güran şöyle demiş: “Evde erkek çocuklar olduğu için bir yere gideceksem, Narin’i Maşallah’a bırakıyorum.”
Bakın, başka bir dava daha var: Van’daki Rojin davası. Rojin’in babası çalmadık kapı bırakmadı. Avukat bile bu dava sırasında ağladı. Baba, gidecek yeri olmadığı için sahilde yattı. (Bu sırada avukat gözyaşlarını tutamadı.)
O yüzden, Narin sadece Güran ailesinin kızı değil, artık hiç değil. 85 milyonun kızıdır. Güran ailesininden hala kimse cesaret edip Narin için bir şey yapmıyor.
Burada şov yapıyorlar. Belki dışarıda veya köyde drama dersi almışlardır. Ancak bu durumu düzeltmek için herhangi bir adım atmıyorlar. Para çok onlarda, daha çok 400 dönüm tarla satarsınız. Yargıtay’dan bu dosya geri geldiğinde bu tarlalar da ellerinden çıkabilir…
Bu sırada Salim Güran ve Yüksel Güran cevap vermek istedi. Yüksel Güran, “Ben anneyim, bana parmak sallamasın,” dedi. Avukat Ali Eryılmaz ise, “Savunma yapıyorum susun,” diyerek karşılık verdi.
Sayın Başkan, burada adeta Er Ryan’ı Kurtarmak filmindeki gibi bir “Enes’i kurtarma” operasyonu görüyoruz. Aile bu amaç doğrultusunda hareket ediyor. Ancak kimse Narin’i düşünmüyor.
Bir sürü insan var. Peki, bir sürü insan varken neden Nevzat? Neden Salim? Ben de savunmalardan bazı örnekler vereceğim. O gün düğün olduğu için köyden herkes gitmiş. Sözde köyde kimse kalmamış. Eğer köyde kimse kalmadıysa, Salim’in en yakın, en iyi arkadaşı kim? Salim’in dostu, Nevzat. Aralarından su sızmıyor. Beraber oturup içki içiyorlar. Dahası, olaydan 9 dakika önce telefonla konuşuyorlar.
Salim’in o an neyi fark etti. “Nevzat evindeydi ve ben onu kontrol edebilirim. Ben ne dersem yapar,” diyor. Salim’in abisi nerde yok, kardeşleri yok, çocukları yok. Nevzat’tan daha iyi bir “kukla” bulabilirler mi?
Evet, Nevzat ifadelerini değiştirdi. Ancak bu ifadelerin içerisinde sabit olan birkaç unsur var. Nevzat her zaman, “Cesedi Salim verdi,” dedi. Her zaman, “Salim bana, ‘Şundan dolayı öldürdüm,’ dedi,” diye belirtti. Yani, öldüren kişinin sebebini ve cesedi kimden aldığını açıkça ifade etti.
Nevzat’ın ifadelerinin farklılık göstermesi, davanın esasına ilişkin önemli bir değişiklik yaratmıyor. Çünkü davanın kilit noktasını yine Nevzat’ın bu ifadeleri oluşturuyor. Sayın Savcı da zaten Nevzat’ın ifadelerine dikkat çekmiştir. Ancak görüyoruz ki, bazı kişiler bu ifadeler üzerinde yeterince durmamış.
Bazı unsurlar, Nevzat’ın ifadeleri kadar çelişkili olsa bile bu mahkemede dikkate alınmaya değer niteliktedir. Diğer sanıkların ifadelerine baktığınızda da onların defalarca ifade değiştirdiğini görüyorsunuz. Ama hangi ifadeyi esas aldılar? Zaten bu ifadelerin çoğu gerçekleri yansıtmıyor.
Sonuç olarak, Nevzat’ın ifadeleri, mahkemenin aydınlatılmasında en önemli delillerden biri olmalıdır.
“ENES’İ KURTARMA” OPERASYONU
Sayın Başkan, burada adeta Er Ryan’ı Kurtarmak filmindeki gibi bir “Enes’i kurtarma” operasyonu görüyoruz. Aile bu amaç doğrultusunda hareket ediyor. Ancak kimse Narin’i düşünmüyor.
Bir sürü insan var. Peki, bir sürü insan varken neden Nevzat? Neden Salim? Ben de savunmalardan bazı örnekler vereceğim. O gün düğün olduğu için köyden herkes gitmiş. Sözde köyde kimse kalmamış. Eğer köyde kimse kalmadıysa, Salim’in en yakın, en iyi arkadaşı kim? Salim’in dostu, Nevzat. Aralarından su sızmıyor. Beraber oturup içki içiyorlar. Dahası, olaydan 9 dakika önce telefonla konuşuyorlar.
Salim’in o an neyi fark etti. “Nevzat evindeydi ve ben onu kontrol edebilirim. Ben ne dersem yapar,” diyor. Salim’in abisi nerde yok, kardeşleri yok, çocukları yok. Nevzat’tan daha iyi bir “kukla” bulabilirler mi?
Evet, Nevzat ifadelerini değiştirdi. Ancak bu ifadelerin içerisinde sabit olan birkaç unsur var. Nevzat her zaman, “Cesedi Salim verdi,” dedi. Her zaman, “Salim bana, ‘Şundan dolayı öldürdüm,’ dedi,” diye belirtti. Yani, öldüren kişinin sebebini ve cesedi kimden aldığını açıkça ifade etti.
Nevzat’ın ifadelerinin farklılık göstermesi, davanın esasına ilişkin önemli bir değişiklik yaratmıyor. Çünkü davanın kilit noktasını yine Nevzat’ın bu ifadeleri oluşturuyor. Sayın Savcı da zaten Nevzat’ın ifadelerine dikkat çekmiştir. Ancak görüyoruz ki, bazı kişiler bu ifadeler üzerinde yeterince durmamış.
Bazı unsurlar, Nevzat’ın ifadeleri kadar çelişkili olsa bile bu mahkemede dikkate alınmaya değer niteliktedir. Diğer sanıkların ifadelerine baktığınızda da onların defalarca ifade değiştirdiğini görüyorsunuz. Ama hangi ifadeyi esas aldılar? Zaten bu ifadelerin çoğu gerçekleri yansıtmıyor.
Sonuç olarak, Nevzat’ın ifadeleri, mahkemenin aydınlatılmasında en önemli delillerden biri olmalıdır.
Sayın Başkan, baz raporunu kabul etmiyorum. HTS raporu delil olarak kabul edilebilir. Hatta çok güzel hazırlanmış. Ancak baz raporunu kesinlikle kabul etmiyorum.
Hediye ile ilgili çok güzel şeyler anlatacaktım. Hatta bu suçların iştirakçılık boyutuna gelecektim. Yani sadece 4 kişi değiller, aslında 5 kişiler diyecektim. Ancak Sayın Nahit Hocam dün çok güzel anlattı. Bu yüzden Hediye ile ilgili artık savunma yapmayacağım.
Şimdi jandarmanın Nevzat’ın tespit edilmesine gelelim. Kameraya takılan kırmızı aracın sahibini araştırıyorlar. Araştırmalar sonucunda, aracın sahibi Nevzat’ın oğlu çıkıyor. Bunun üzerine jandarma, oğlunu almak için eve gidiyor. Ancak eve vardıklarında gelişen olay şu şekilde oluyor: Nevzat Bahtiyar, “Aradığınız kişi oğlum değil, benim,” diyor. “Kendisi yatağın altında, yorganın üstünde, falan değil. Kendisi kapıya çıktı, o aradığınız kişi benim,” diye ekliyor.
Bu ifadelerle birlikte, olayın çözülmesi adına Nevzat’ın beyanlarına daha dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Narin’in ölüm saati 15.16’dır. 15.16’da Narin bu dünyaya gözlerini yumdu. Nevzat Bahtiyar’ın cinayete iştirak ettiğine ilişkin somut bir delil yoktur. Bu nedenle müvekkilimin tahliyesine karar verilmesini talep ediyorum.”
“NEVZAT NEDEN SOĞUKKANLI”
İtirafçı Nevzat Bahtiyar’ın Avukatı Adnan Ataş de şunları söyledi:
“Sayın Başkan, bu dosyada Enes’ten bahsediyorsak, bunu bir tutanağa dayandırmıyoruz. Ancak diğer sanık avukatları, Nevzat Bahtiyar’a pedofili iftirası attılar. Bu iddiayı kesinlikle kabul etmiyoruz.
Olay yeriyle ilgili olarak, bizim müvekkilimizin tek bir beyanı dahi yoktur. Müvekkilim, ailesinin güvenliğini hissettiği anda tüm beyanlarını aynı şekilde vermiştir. Narin Güran’ın odada yerde olduğunu ve ağzına köpük geldiğini söylemiştir. Ancak olay yerini hiçbir zaman tarif etmemiştir.
Salim Güran da, Enes Güran da Narin kaybolduğunda Arif Güran’ı aramıyorlar. Evet, Nevzat’ın ifade değiştirmesinden bahsedildi. Ama ifade değiştirmesi bu kadar önemli bir durumsa, Güran ailesinin de tamamı ifade değiştirdi. Bu durumda, tüm bu plan yalnızca Nevzat’ı korumak için mi yapıldı?
Bir başka hususa daha değinmek istiyorum. Nevzat için “soğukkanlı” ifadeleri kullanılıyor. Ancak o ailesini düşünüyordu. Bu yüzden ailesinin buraya gelmesini bile uygun görmedik. Çünkü duruşma salonunda bile Güran ailesinden müvekkilime baskı yapılmaktadır. Sanıklar sürekli hakaret etmektedir.
Nevzat kendini yalnız ve çaresiz hissetmiştir. Bu baskılar nedeniyle içine kapanmıştır. Müvekkilimin durumunun bu çerçevede değerlendirilmesini talep ediyoruz.
“ENES’İN YÜZÜNDEKİ MORLUK, BOĞUŞMAYI İŞARET EDİYOR”
Sayın Başkan, şimdi çingene kırmızı araç meselesine gelelim. O ses kaydında, arka tarafta yapılan bir görüşmeden bahsediliyor. Görüşmede, çevreden edinilen bilgiler jandarmaya aktarılıyor. Ancak burada şunu belirtmek gerekir: Saat 22.30’a ait bu ses kaydı, jandarmanın ilk arandığı zaman dilimine ait değildir.
Jandarma ilk olarak saat 20.18’de aranmıştır. Bu aramada, Salim Güran jandarmayı aramış ve doğrudan “iki çingene ve bir kırmızı araç”tan bahsetmiştir. Yani bu bilgi, ilk andan itibaren jandarmaya sunulmuştur.
Jandarmanın Yönlendirilmesi konusuna gelecek olacak. Bu noktada Arif Güran, kendi ailesinin jandarmayı yönlendirdiğini ifade etmektedir. Bu, yalnızca jandarmanın dikkatini çeken bir husus değil, aynı zamanda Arif Güran’ın da dikkatini çeken bir meseledir. Peki, tüm bu deliller, tüm bu çelişkiler ve yönlendirmeler Nevzat için mi yapılıyor?
Ayrıca Enes’in yüzündeki morlukların “mısır koçanı” ile oluşması mümkün değildir. Bu durum, açıkça bir boğuşmayı işaret ediyor. Narin’in de bir boğuşma sırasında öldüğü düşünülmektedir. Olayın geçtiği yer ise yokuşun üst kısmında bulunmaktadır.
Sayın Başkan, tüm bu detaylar birlikte değerlendirildiğinde, olayın gerçek yüzünün aydınlatılması adına daha dikkatli ve titiz bir inceleme yapılması gerektiğini düşünüyoruz.”
MAHKEME BAŞKANI: SON CÜMLEYİ BİZ KURACAĞIZ
Nevzat Bahtiyar’ın avukatı Adnan Ataş, şöyle devam etti: “Sayın Başkan, her ne olduysa ahırda ve Arif Güran’ın evinde oldu. Narin, katilini adeta avucunda sakladı ve bize göstermek için ipuçları bıraktı. O yüzden farklı saç boyutları bulundu. Bu saçların tamamı Narin’e ait olamaz; kısa ve uzun saç örnekleri var. Halı meselesine gelince, Sayın Nahit Eren dün bu konuyu çok güzel açıkladı. Evde hiç mi DNA bulunmaz? Bu, olayın çözümü açısından ciddi bir eksikliktir.”
Avukat Ataş “son cümlelerim” diyerek sözünü bitirmeye çalışırken, mahkeme Başkanı, “Son cümleyi biz kuracağız” şeklinde yanıt verdi.
Ataş, “Sayın Başkan, Nevzat Bahtiyar’ın cinayet suçundan tahliyesini talep ediyoruz. Zira kendisi, zaten diğer suçunu kabul etmiş durumdadır” diyerek sözlerini tamamladı. Duruşmaya 45 dakikalık ara verildi.
ENES GÜRAN SAVUNMA YAPIYOR
Duruşma bir aranın ardından yeniden başladı. Sanık Enes Güran kürsüye çıktı. Bu sırada, dün olay çıkardıkları için salona girişleri yasaklanan Güran ailesinin yakınları da içeri alındı. Mahkeme başkanı taşkınlık yapılmaması konusunda uyarılarda bulundu.
“NEVZAT KAPIMIZDA KÖPEK OLMAZDI AMA KATİL OLDU”
Sanık Enes Güran, savunmasında şunları söyledi: “Olay günü evdeydim, bunu inkar etmiyorum. İlk ifademde saat 16.30 dedim. Her şeyi hatırlayamıyordum, ama sonra hatırladım. Yüzümdeki morluğa gelelim. Ben neden kendime zarar vereyim? Hastanenin kameralarına baksınlar ama yok. Kolumdaki ısırık izine gelirsek, ben bunu kendim yaptığımı söyledim. Üç gün boyunca yaptım. Hakkımı helal etmiyorum. Eğer hesap soracaklarsa, gelsinler kafamı gövdemden koparsınlar ama kardeşimi suçlamasınlar.
Pembe elbiseye gelecek olursak, Bertan, ‘Kız çingeneler tarafından kaçırılmış’ dedi. Hayvan pazarına gittik. Aklımız gitti, ama oralarda da bulamadık. O elbiseyi, etek gibi bir şeydi, aldım ve kokladım. Belimdeki izlere gelirsek, bugün bazı avukatlar, ‘Nevzat Bahtiyar, Güran’ların köpeği olamaz’ dediler. Doğru, köpeği olamaz ama katil oldu. Kolumdaki ısırıkla ilgili örnek alındı, ama maalesef tespit edemediklerini söylediler. Bu benim suçum mu? Bakın göstereyim. (Kolunu gösteriyor) Ben kendi kolumu gösterdim. İl jandarmaya götürdüler. ‘Pantolonda kan var’ diyorlar. Bu bir makine yağı, kan değil. ‘Komutanım, bu kan değil’ dedim. Buradan o komutana sesleniyorum, sen hiçbir şey bilmiyorsun.”
Eğer kardeşimin öldüğünü bilseydim, avukatların dediği gibi, gereğini yapardım. Annem beni korumaz, neden öyle söylesin? Nevzat Bahtiyar yakalandığında ben o saatte evde değildim. Eğer yalan konuşsam seyirci tarafında olurdum. Gerçek şu ki, ben o saatte evdeydim. Baro başkanının söyledikleri de benimle uyuşmuyor. Aleyhimde hiçbir şey yok.”
SALONDA GERGİNLİK ÇIKTI
Enes Güran savunmasına şöyle devam etti: “Nevzat Bahtiyar, benim kardeşimin üzerine üç taş koymuş. Bu adam bana, ‘İnşallah bulursunuz’ diyor, sonra işe gidip çalışıyor. Hiçbir şey umurunda değil. Nevzat’ın oğlu, her gece bizimleydi. Onu camide gördüm, yardım ettim, keşke etmeseydim. Ama siz kafanızda bir şey uydurmuşsunuz, öyle olacak diye karar vermişsiniz. İnsanlar diyor ki ‘Güran ailesi, Güran ailesi’ Bana savcılar, ‘Annen yapmıştır’ diyor. Gelsinler, burada yüzüme karşı söylesinler. Cezaevi dediğinizde sadece dört duvar düşünmeyin. Benim yanıma, beni bulmaya gelen kişiler var. İsmimi değiştirdim, ne olur ne olmaz diye kimseyle konuşmuyordum. Keşke kolumu ısırmasaydım. Benim namusumu konuşan kişilerin kendilerinin namusu yoktur. Biz suçsuz olarak çıksak ne diyecekler? Onlara zehir edeceğim. Bugün burada yatarım, 50-60-90 yıl da yatarım, ama ahirette ne diyeceğiz? O zaman karşılaştığımızda ne yapacaksınız? Ben bu mahkemede konuşmayacağım, Nevzat hakkında da konuşmam. (Dönerek Nevzat Bahtiyar’a sesleniyor) ‘Kızından anlayacaksın’ dedi. Nevzat Bahtiyar ayağa kalkarak, “Şerefsizlik yapma” diye karşılık verdi. Enes Güran, “Nevzat Bahtiyar’ın ailesini nasıl bir aile olduğunu ben bilirim. Biz gençler biliriz” dedi.
SANIK ENES GÜRAN: KEŞKE BEN ÖLSEYDİM, HERKESİ ÖLDÜRSEYDİM…
Sanık Enes Güran: Keşke yatağın altındaki keleşi (silahı) alsaydım ve hepsini tarasaydım. Şimdi HTS kayıtlarını çıkardılar. “Evdesin,” dediler, evet evdeyim. Ben doğruyu konuşuyorum. İşkence yapıldı diyorum, jandarma korkuyor ve kaçıyor. Orada kadın gibi davranan erkekler, kızlar var, ama ben konuşuyorum. Bana yaptıklarını konuşsalar ya! Takmışlar, “400 dönüm tarla” diyorlar. Diğer mahkemeye kadar sizi iade ederim. 400 dönüm tarla yok! Ben bacımın mezarına bile gitmedim. Hiçbirinize hakkımı helal etmiyorum. Benim kardeşim eve gelmedi. Suçsuzum, hiçbir suçu kabul etmiyorum. Son olarak, keşke ben ölseydim. Herkesi de öldürseydim. Keşke buraya gelmeseydim. Bu iftiraları kabul etmiyorum.
“OLASI FAİL DİYE BİR ŞEY YOKTUR”
Enes Güran’ın Avukatı Mahir Akbilek: Sayın Başkan, iştirak halinde işlenen cinayet fiilinin nasıl gerçekleştiği konusunda herhangi bir tartışma gayreti bulunmamaktadır. Olası faillerden bahsediliyor, ancak ben burada “olası fail” diye bir kavram kullanacağım. Çünkü bu, yasada olmayan bir tarafı temsil ediyor. Olası fail diye bir şey yoktur. Bu fiilin hangi sanığın hangi eylemiyle ve bu eylemin üzerindeki hakimiyetiyle bağlantılı olduğuna dair somut bir tespit bulunmamaktadır. Gelelim müvekkilim Enes’in olayda nasıl bir rol oynadığına… İddianame ve mütalaada, Enes’in suç oluşturan eylemi hangi vasıtalarla gerçekleştirdiği ya da bu suça nasıl iştirak ettiğine dair net bir açıklama bulunmamaktadır. Keza, hiçbir cinayet, bir saniyelik de olsa bir karar alınmadan işlenemez. Ancak bu karara müvekkilimin nasıl iştirak ettiği konusunda herhangi bir tespit yapılmadan, az önce eleştirdiğimiz bir yöntemle müşterek fail olarak değerlendirildiği görülmektedir. Sayın heyetin bu değerlendirme ile mutabık kalmış olsa da, bu yaklaşımın reddedilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Suçun iştirak boyutu, deliller ve fiil üzerindeki hakimiyet bağlamında somut bir şekilde ortaya konulmadan, müvekkilimin bu suça dahil edilmesi hukuka aykırıdır.
“ENES’İN BERAATİNİ TALEP EDİYORUZ”
Avukat Mahir Akbilek: Sayın Başkan, biz eminiz ki mahkeme, kimseye aldırış etmeden ve duygusal bir yaklaşım sergilemeden doğru kararı verecektir. Bu sebeple, müvekkilim Enes Güran hakkında beraat kararı verilmesini ve tüm tedbirlerin kaldırılmasını talep ediyoruz. Eğer mahkeme farklı bir görüşte ise ve tutukluluğun devamına karar verilecekse, müvekkilime ev hapsi verilmesini talep ediyoruz.
“SANIKLAR DEĞİL FAİLLER CEZALANDIRILSIN”
Kürsüye savunma yapmak için sanık Enes Güran’ın avukatı Muhammet Fatih Demir geldi.
Avukat Muhammet Fatih Demir: Önyargılar var. Bu önyargılarla insanlar idam istiyor. Böyle bir dünya yok. Paylaşımlara bakıyorum, ‘Sanıklar en ağır cezayı alsın,’ diyorlar. Bir dakika! Sanıklar değil, fail cezalandırılsın. Ya masum biri varsa? Ya gözden kaçan bir gerçek varsa?
“AİLE ÜYESİ TERTİBİ”
Avukat Muhammet Fatih Demir: Şimdi burada, karşımızda bir anne yok, bir baba yok, bir ağabey yok, bir abla yok. Artık karşımızda yalnızca “aile tertibi” denilen bir kavram varmış gibi gösteriliyor. Bu mantıkla hareket ederek, saldırı üzerine saldırı yapılıyor. Kamuoyu oluşturulmuş, haberler paylaşılmış, iddialar yayılmış. Ancak biz böyle bir yaklaşımı kabul etmiyoruz. Bu tür bir kanunlama ya da saldırı mantığı hukukta yoktur. Bu çizgilerin vasfı bellidir. İddia makamının iddianame ve esas hakkındaki mütalaasında “Güran Ailesi” ya da “aile üyesinin tertibi” kavramıyla ortaya koyması kabul edilemez. Bu ifadelerin kabul edilemez olmasının nedeni, bunların yalnızca bir iddia olmasıdır. Çünkü bu davada hüküm, dört kişinin cinayet faili olup olmadığı üzerine kurulacaktır. Hüküm, bu tarz temelsiz beyanlar üzerine icra edilmeyecektir. Dolayısıyla, mütalaada anlatılan bu tür beyanlar temelsizdir ve bunlara katılmamız mümkün değildir,
“NEVZAT GERÇEKTEN ÇOK ZEKİ”
Avukat Muhammet Fatih Demir: Sayın Başkan, Nevzat Bahtiyar gerçekten çok zeki. Önce, “Salim’i aramadım,” diyor, sonra “Aradım,” diyor. Bu şekilde bir kurgu yaratıyor. Köyden ayrıldıktan sonra söyledikleri genel olarak tutarlı görünüyor. Ancak saat 15:08’e geldiğimizde, bu kurgu devreye giriyor. Hem annenin evinden su çektiğini söylüyorsun hem de Salim’i su için aradığını belirtiyorsun. Peki, neden tam o saat? Oysa orada olmaman gerekiyor. Eğer su için aradıysa, bu durum samimi gelmiyor. Ayrıca, annesinin evinin önünde sulama yaparken Narin’i görme ihtimali oldukça yüksek. Şimdi, Narin’in camiden geldiği an ile Nevzat Bahtiyar’ın karşılaşması gerekiyor. Ancak Nevzat, “Görmedim,” diyor. Halbuki o saatte Narin’e en yakın kişi Nevzat Bahtiyar. Dahası, dün yapılan duruşmada, “Ben oradan naaşı alacaktım,” dedi. Peki, senin motivasyonun neydi? Narin’in cesedinin bulunmasını istiyorsun ama jandarma cesedi buluncaya kadar tek bir kelime bile etmiyorsun. Bu durum, ciddi şüpheler uyandırıyor.
DURUŞMADA GERGİNLİK! 2 AVUKAT SALONDAN ÇIKARTILDI
Avukat Muhammet Fatih Demir: Sayın Başkan, Nevzat 30 dakika boyunca orada. Peki, bu süre boyunca ne yaptı? Kendisi 52 yaşında, oldukça akıllı bir adam. Şimdi, bir adli hata yapılmış olması mümkün. Peki, bir vakayı adli hataya götüren nedir? Genellikle görgü tanıklarının yaptığı hatalar. Bu dosyada da buna benzer birçok durum var.
Güran ailesinin avukatları medyanın davayı izlemesini talep etmiş, ancak mahkeme bu talebi reddetmiştir.
Daraltılmış baz çalışması yapanların bilirkişi olmadığına dikkat çekmek istiyorum. Bu konuyla ilgili bilirkişi olarak çalışanlarla konuştum ve bu çalışmalara “saçmalık” dediler. Ancak ne yazık ki bize bu konuda resmi bir rapor veren olmadı. Dün Nahit Eren yaptığı konuşma…
Bu sırada Nahit Eren ve avukat ekibi hakkında konuşulması üzerine Diyarbakır Barosu’ndan bir avukat müdahale etti.
Mahkeme Başkanı, savunmanın sözünü kesen iki avukatın dışarı çıkarılmasını istedi. İtiraz edilmesi üzerine, Başkan, “Polis tarafından dışarı çıkarılmasına karar veriyorum. Çıkmıyorlarsa yaka paça çıkarılmalarını talimat veririm,” diyerek iki avukatın salondan çıkarılmasını sağladı.
“ENES’E SON DARBEYİ SİZ VURMAYIN!
Avukat Muhammet Fatih Demir: Sayın Başkan, bu anlamda yasaya uygun bir şekilde karar vermenizi diliyorum. Enes ilk darbeyi Narin öldüğünde yedi, ikinci darbeyi iddianame ile yedi. Üçüncü darbeyi siz vurmayın diyerek müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum.
Bu sözlerle savunma tamamladı. Duruşma bugün saat 10.00’da devam edecek
SAVCI MÜTALAASINI TEKRAR ETTİ
Diyarbakır’da 8 yaşındaki Narin Güran cinayetinde tutuklu yargılanan amca Salim Güran, anne Yüksel Güran ve ağabey Enes Güran’ın aralarında olduğu 12 kişi bugün ikinci kez hakim karşısına çıktı. Narin Güran cinayetinde mütalaa açıklayan savcı, tüm sanıkların suç ortağı olduğunu dile getirdi.
Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Narin Güran’ın öldürülmesine ilişkin davada savcılık, esas hakkındaki mütalaasında; sanıklar Enes Güran ve Yüksel Güran, iştirak halinde çocuğa karşı kasten öldürme suçundan, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 37/1 maddesiyle birlikte 82/1-d,e, 53/1 ve 63. maddeleri gereğince ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmaları talep etti.
AVUKATLAR MÜTALAAYA İLİŞKİN SAVUNMA YAPTI
Diyarbakır’da 8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesine ilişkin tutuklu 4 sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılandığı davanın ikinci duruşmasında, avukatlar mütalaaya ilişkin savunma yaptı.
Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, cumhuriyet savcısının okuduğu mütalaanın ardından savunma yapan eski Diyarbakır Barosu Başkanı avukat Nahit Eren, Narin’in Tavşantepe Mahallesi’nde öldürüldüğünü, bu olayın çözülmesi gerektiğini söyledi.
REKLAM
Eren, “Sosyal medyadan bir fatura sunuldu. Bir fatura, çizelge yayınladılar. O çizelgede Salim Güran’ın cinayet mahallindeyken iki ödeme yaptığını paylaştılar. MASAK raporu ekrana yansıtılıyor, doğrudur, 580 liralık 2 işlem gerçekleştirilmiş. Havale işlemi olabilir, online ödeme olabilir. Gerçekleşen havale işlemi sistemsel bir havale işlemidir. Telefona girmenizi gerektirmeyen, sistemsel bir ödeme. Aynı telefonun faturası 15.19’da bir defa ödeniyorsa 15.28’de neden bir daha ödeniyor. Salim Güran’ın hesabı sıfır bakiye olduğu için eksi 580 lira hesaptan düşülüyor, bir borçlanma rakamı veriliyor ve ona göre kesinti yapılıyor.” diye konuştu.
Salim Güran’ın HTS ile olay günü saat 15.19’dan önceki GPRS kaydına da değinmek istediğini belirten Eren, “O saatte telefonunda herhangi bir veri yok. Yani Salim Güran herhangi bir havale işlemi gerçekleştirmemiş. 15.28’de ikinci havale işleminin gerçekleştiği saniyelerde Salim Güran 71 saniyelik GPRS bağlantısı gerçekleştirmiş. Birden fazla işlem için bağlanmış. Salim Güran’ın telefonunun ödeme günü 21’i. Salim Güran o an resmi bir işlem yapma ihtiyacı mı hissetti?” dedi.
“Narin gibi cinayetlerin işlenmesine cüret edilmemesi için bizim gibi kurumlar davaya müdahil oluyor. Neredeyse uydu görüntülerini Elon Musk’tan isteyecek kadar dosyaya müdahil olduk.” diyen Eren, Narin Güran cinayetiyle ilgili bugüne kadar basında ve sosyal medyada yer alan görüntüleri mahkeme salonunda izletti.
Eren, “Ulusal Kriminal’e dosyayı gönderdik. Ulusal Kriminal, Uzunbahçe istikametinden gelen 2 aracı gösteriyor. 15.34 itibarıyla bir kırmızı, arkasından bir beyaz aracın köyden geçtiğini söylüyor. Ancak 6 dakika ileri alınca durum değişiyor. Bunu neden anlatıyorum? Nevzat’ın aracının yukarıdan aşağıya indiğini göremiyoruz ama iddiası doğruysa Salim’in aracının geldiğini görebiliriz. Ancak göremeyeceğimiz bir yol da var.”
REKLAMSALİM GÜRAN’IN CEP TELEFONUNDAKİ “ADIM SAYAR” UYGULAMASI
“Android telefonlarda ‘adım sayar’ın sağlıklı bir sonuç vermesini istiyorsanız GPS’in açık olması gerekiyor. GPS kaydınız açık değilse konum bilgisi de tespit edilemiyor. Salim Güran’ın o günkü tarlaya gitme, camiye gitme gibi açıklamalarını düşündüğümde o adımlar bana dosyaya ilişkin sağlıklı bir veri vermiyor. Bu Salim’in o günkü hareketliliğiyle örtüşmeyen bir uygulama.” diyen Eren, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Salim Güran 16.10’da evden ayrılıp tarlaya gitti, baz raporuna göre. 16.35’te söz konusu sondajın bulunduğu yerden ayrılıyor. Salim 18.35’te bazın olduğu yerden ayrılıyor ve köyün içine geliyor. 18.35’ten sonra Salim bir daha tarlaya gidiyor. Onu okul kamerasından görüyoruz. 18.59’da okulun kamerasında görünüyor. Devamında Salim’in arabası köyün alt yolunda ilerliyor.”
“BU DOSYADA MAALESEF HİÇ KİMSE BİZE GERÇEĞİ ANLATMIYOR”
Eren, “Mehmet Selim Atasoy, 16.23’te motosikletiyle geliyor. Salim’in girdiği yerden tarlaya giriyor. Mehmet Selim Atasoy geçerken paralelinde elektrikçilerin görüntüleri var. Mehmet Selim Atasoy’a ‘Orada gün içinde Salim dışında herhangi kimseyi gördün mü?’ diye sorduk. ‘Hayır.’ dedi. Bu dosyada maalesef hiç kimse bize gerçeği anlatmıyor.” dedi.
Her tanığın ve her sanığın bu dosya açısından önemsenmesi gerektiğini belirten Eren, şunları kaydetti:
REKLAM
“Salim Güran’ın WhatsApp ve telefon verileri silinmiş. Narin’in kaybolmasıyla ilgili bir bağın veya kaydın yoksa neden siliyorsun? Enes Güran’ın telefonu kapanıyor ve sabah açılıyor. Telefonun kapalı olma sebebi olarak şarjının bittiğini söyledi. ‘Telefonum kapanacak diye annemin telefonundan babamı aradım.’ dedi. Yüksel Güran’ın telefonundan o saatte Arif Güran aranmamış. Enes’in telefonundan aranmış. Yüksel Güran’ın telefonundan Arif Güran’a yapılmış bir görüşme, iddia edildiği gibi yok. Enes’in telefonunun kapanma gerekçesini oluşturmamız lazım.”
“BANA GÖRE CİNAYETİN YAŞANDIĞI O BÖLGEDE BAŞKA KİŞİLER DE VAR”
“Bana göre cinayetin yaşandığı o bölgede başka kişiler de var. HTS bize bunu gösteriyor. Tavşantepe Mahallesi cep telefonunun en iyi çektiği mahalle. Hiç kimsenin telefonunun baz verisinden dolayı kapanma ihtimali yok.” diyen Eren, bu cinayete dair fail arayışlarının olmadığını belirtti.
Eren, “Bana göre eğer Narin’i Nevzat öldürmüşse bunu açıklarsınız ama Nevzat öldürmemişse Nevzat da öldürmüş kadar suçludur. O bedeni o kadar gün orada saklamış.” diye konuştu.
“BU DOSYADAKİ EN KRİTİK OLAY KADINLARIN KAVGASIDIR”
Nahit Eren, savunmasında şu beyanlarda bulundu:
“Bu dosyadaki en kritik olay da kadınların kavgasıdır. Aile bireyleri Narin bulununca yas tutacaklarına kavga ediyorlar. Sanıkların bu delillere göre cezalandırılmasını istiyoruz. Bu delillere göre 4 sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasını talep ediyoruz. Bu çocuğun ölümüne kim sebep olmuşsa öldürdüğünden dolayı hüküm giysin diye buradayız. Diyarbakır Barosu, katılan taraf olarak bu cinayette 4 sanığın da cezalandırılmasını talep ediyor.”
REKLAM
Daha sonra Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını temsilen duruşmaya katılan avukatların mütalaaya ilişkin savunmalarına geçildi.
“TANIKLARIN HEPSİ ÇELİŞKİLİ”
Diyarbakır’da kaybolduktan 19 gün sonra dere yatağında çuvalda cansız bedeni bulunan Narin Güran (8) cinayetine ilişkin görülen davanın ikinci duruşmasında, Diyarbakır Barosu eski Başkanı Nahit Eren’in konuşmasının ardından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatları söz aldı.
Avukatlardan Abdullah Yılmaz, “Yüksel Güran, televizyon programında söylediklerine ‘Kesinlikle böyle ifadede bulunmadım’ diyor. Salim Güran ile telefon görüşmesi yapmadığını, HTS kayıtları çıkınca yanlışlıkla veya çocukların aramış olabileceğini söylüyor. Salim Güran, olay günü yaptıklarını çelişkili anlatıyor. Ramazan Atasoy’un ifadeleri de kendisi ile ve Salim ile çelişkili. 36 tanık var, hepsi birbiriyle çelişiyor. 4 sanık için de ağırlaştırılmış müebbet talep ediyoruz” dedi.
DURUŞMA 14 SAAT SÜRDÜ
Diğer avukatların da konuşmalarının tamamlanmasıyla Mahkeme Başkanı, saat 09.00’da başlayan duruşmayı bugün sabah saat 09.00’a ertelemişti.
DURUŞMA BUGÜN SAAT 10.00’A ERTELENDİ
Narin Cinayeti duruşmasında ara karar: Duruşma bugün saat 10.00’da devam edecek
Haber Kaynak : HABERTURK.COM
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”
GÜNDEM
28 Aralık 2024SPOR
28 Aralık 2024GÜNDEM
28 Aralık 2024SPOR
28 Aralık 2024SPOR
28 Aralık 2024GÜNDEM
28 Aralık 2024GÜNDEM
28 Aralık 2024